HABERLER

İstanbul Sözleşmesi hakkındaki görüşlerimiz


22 Ağustos 2020

Son yıllarda kamuoyunda en çok tartışılan konulardan birisi de İstanbul Sözleşmesi’dir. Bu sözleşmenin tartışılmasının en önemli sebebi, dini değerler ve inancımız üzerine şekillenen ve toplumun sağlıklı bir şekilde devamı için vazgeçilmez kurumların başında gelen örfî, dinî, millî, aile yapımız ile ilgili olarak getirdiği ve toplum vicdanında yer bulamayan hükümlerdir. Bu sözleşmenin imzalanmasından sonra, ülkemizde aile üzerinde yaşanan tartışma ve spekülasyonlar artmıştır.

Kadim bir geçmişe, çağları aşan kültürel ve evrensel değerlere, büyük bir manevi birikim ve inanç temeline sahip olan Türkiye gibi bir ülkenin; Avrupa’nın büyük bir toplum kesiminin inanç değerlerince de kabul görmeyen bir sözleşmeye imza atmış olmasının hata olduğu konusunda, her geçen gün daha da artan düzeyde toplumsal bir kanaat ve tepkinin oluştuğunu söylemek abartı olmayacaktır.

Aile, toplumumuzun en temel ve en önemli kurumudur. Toplumu ayakta tutan ve geleceğe taşıyan, karşılıklı sevgi, güven, hoşgörü ve anlayış üzerine bina edilen ve şekillenen aile yapımızın en temel dinamikleri, dinimizin getirdiği İlahi hükümler, örf, adet ve geleneklerimiz kadim manevi yapımızdır. Dinimiz, İlahi hükümler çerçevesinde aileye en büyük önemi vermiş, anneleri ve kadınları “Allah’ın bir emaneti” olarak kabul etmiş, onları en kâmil manada hak sahibi yapmış, her türlü baskı ve şiddete karşı muhafaza altına almıştır.

Asırlardır bizi yıkmak, dağıtmak ve kendilerine bağlamak için gayret gösteren, gizli ve açık bazı emeller peşinde olan İslam düşmanı bazı çevreler, milletimizin inanca dayalı bu sağlam aile yapısını aşamadıkları için maksatlarına ulaşamamışlar ve niyetlerinin aksiyle tokat yemişlerdir.

Evrensel hukuki açıdan değil ‘’Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi’’ gibi marjinal bir kesimin iddiası ile hazırlanan İstanbul Sözleşmesi, pratikte tam aksi uygulamalara sebep olmuş ve aile yapısının büyük oranda zarar görmesi ve tahrip edilmesi gibi istenmeyen bazı sonuçlar vermeye başlamıştır.

Bu sözleşmede, “cinsel yönelim” ve “cinsel kimlik” kavramları ile etik beşeri yapısının kabul etmeyeceği her türlü cinsel sapkınlık normalleştirilmeye ve yasal koruma altına alınmaya çalışılmış, “nikâhsız” ve “metres hayatı” şeklindeki birliktelikler aile kabul edilerek zinanın meşru bir hale getirilmesinin yolları açılmıştır.

Yine sözleşmede yer alan bazı hükümlerin ve maddelerin, milletimizin manevi temel değeri olmuş dinimizin kesin olarak yasakladığı ve Kur’an’da açık olarak lanetlenen sapık ilişkilere cevaz verecek ifadeler içermesi de, ayrıca üzerinde durulması gereken çok önemli bir husus olarak dikkat çekmektedir.

Bu çerçevede, 6284 Sayılı Aileyi Koruma Yasası’na da aksettirilmiş bulunan ve bu sözleşme mantığına göre düzenlenen maddelerin de yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Kadının beyanının esas alınması ve haksız nafaka uygulamaları gibi hususlar ile büyük mağduriyetlere yol açan hükümlerin vakit geçirilmeden, adil bir düzenleme ile vicdani bir çerçeveye oturtulması elzemdir.

Bursa İttihad Eğitim ve Kültür Derneği olarak, hükümetimizin bugüne kadar yaptığı güzel icraatları gölgeleyen, toplum yapımızı tahrip etmeye başlayan, bazı ailelerde tamiri imkânsız büyük felaketlere yol açan, toplumumuzun inanç ve değerleri ile asla bağdaşmayan ve aslında sağlam aile yapımızın hiçbir zaman ihtiyaç duymayacağı bu sözleşmenin vakit geçirilmeden feshedilmesini bekliyor, bu büyük manevi felaketin bir an önce bitirilmesinin, bütün milletimiz için büyük bir manevi kuvvet ve kazanca vesile olacağına olan inancımızı ifade ediyor ve Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere bütün yetkililerden bu önemli hususu saygılarımızla talep ediyoruz.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN BARINDIRDIĞI PROBLEMLİ MADDELER

1 – 3/b madde ve fıkrası, PARTNER DEYİMİNİ GETİRMİŞ Kİ, BU DEYİMLE HOMOSEKSÜELLİK YASAL ALT YAPIYA KAVUŞTURULMUŞTUR.

2 – 4/3 madde ve fıkrası, CİNSEL YÖNELİMİ TEMEL HAKLAR ARASINA ALMIŞ OLUP YASAL ALT YAPI OLUŞTURULMUŞTUR.

3 – 4/4 madde ve fıkrasıyla, KADINLAR LEHİNE ALINACAK HİÇ BİR KARAR AYRIMCILIK SAYILMAYACAK.

4 – 4. maddede “AİLE” OLARAK TERCÜME EDİLEN KELİME  ASIL METİNDE, “DOMESTİK” OLARAK GEÇİYOR. DOMESTİK, ORTAK EV ARKADAŞLIĞI OLUP, HOMOSEKSÜEL İKAMETLERİ DE KAPSAR.

5 – 7. maddeye göre, DEVLETİN ALACAĞI TEDBİRLER, TÜM SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİ DE KAPSAYACAK.

6 – 9. maddeye göre, devlet sivil toplum örgütlerinin çalışmalarına itibar edecek ve onlarla bu konuda her türlü birlikteliği sağlayacak, teşvik edecek ve güç verecek.

7 – 12/1. madde ve fıkrasıyla, aile içinde bulunan din, örf ve adetlerimizdeki esasa göre, karı-koca görev ve sorumlulukları kalkıyor. Eşler birbirlerine karşı bağımsız ve sorumsuz oluyor.

8 – 12/1. madde ve fıkrada, “ortadan kaldırma” olarak yapılan tercümenin asıl metindeki, kelimenin karşılığı, “kökünden kazıma” olup, böyle tercüme edilmesinden korkulmuş ve yumuşak mana verilmiş.

9 – 12/5. madde ve fıkraya göre, homoseksüellere karşı, din, sözde namus ve kültür kuralları gibi bahanelerle karşı çıkılmayacak.

10 – 13. maddeye göre devlet, toplumsal tepkileri önlemek için, bunların dernek ve kuruluşlarına yardım edecek, yanlarında olacak ve işbirliği yapacak. Homolara karşı tepkileri yok edecek ve onlara karşı anlayışlı olunmasını sağlayacak.

11 – 14. maddeye göre, tüm eğitim kurumlarında, cinsel yönelim (homoseksüellik)in temel hak olduğu işlenecek. Bunlara saygı gösterilmesi gerektiği öğretilecek. Çocukluk çağında, beyinlerine homoseksüelliğin normal olduğu işlenecek ki, bu teşvik ve yönlendirmek anlamına gelir.

12 – 16. maddesiyle, homoseksüellere karşı tepki ve şiddetin önlenmesiyle ilgili tedbirleri alacak.

13 – 36. maddeyle, EŞ VE PARTNERLERE RIZALARI OLMADAN CİNSEL İLİŞKİ KURULAMAYACAK.

14 – 48. maddeyle, BU SÖZLEME TARİFİ YAPILAN ŞİDDETE MARUZ KALANLA, YAPANLARIN UZLAŞTIRILMASI VE ARABULUCULUK YAPILMASI KESİNLİKLE YASAK VE KANUNLA YASAKLANACAK.

15 – 80. madde, bu sözleşmenin her zaman müeyyidesiz feshedilebileceğini ifade ediyor. Yukarıda sayılan mahsurları gözönüne alarak bu maddenin hükümetimizin bugüne kadar yaptığı müsbet icraatlara gölge düşürmesi endişesiyle sözleşmesinin 80. maddesinin verdiği fesih hakkının hükümetimiz ve TBMM tarafından kullanılmasını talep ediyoruz.

sozlesme1.jpg

sozlesme2.jpg